Kabak ve At Arabası

Bu hikaye, tasavvufun nefs terbiyesi, sabır ve teslimiyet gibi derin kavramlarını işleyen, aynı zamanda adaletin ilahi ciddiyetine dikkat eden anlamlı bir anlatıdır. Dervişin sabırla, tevazu ve teslimiyetle kabadayının hakaretlerine boyun eğmesi, onun insanî kemâle ermişliğinin simgeleridir.

 0  19
Kabak ve At Arabası

Bir zamanlar, derin bir manevi yolculukta olan bir derviş, şeyhinin emriyle saçlarını kazıtmış, sakalını kısaltmıştı. Bu, dervişin nefsini terbiye etme yolunda attığı önemli bir adım sayılırdı. Berber dükkanında aynaya bakarken, iç dünyasında bir huzur vardı.

Tam o sırada, dükkanın kapısı gürültüyle açıldı. İçeriye, kaslı yapılı, sert bakışlı bir kabadayı girdi. Dervişin kazınmış kafasına bir tokat atarak, alaycı bir şekilde, "Kalk bakalım kabak, sıra bende!" diye bağırdı. Derviş, bu haksızlığa rağmen sabırlı kalmaya çalıştı. Dervişliğin gereği, sabır ve hoşgörüydü.

Berber, bu olaya çok üzülmüştü. Hem dervişe karşı mahcup olmuştu, hem de kabadayının saldırganlığından korkuyordu. Kabadayı, berber koltuğuna oturunca, dervişle alay etmeye devam etti. "Kabak sağa, kabak sola!" diye dalga geçti.

Tıraş bittikten sonra, kabadayı dükkanın kapısından çıkarken, tam karşısında bir at arabası belirdi. Arabacı, frenlere yetişemedi ve atlar, tam kabadayının üzerine doğru koştu. Arabada kullanılan uzun ve sivri demir, kabadayının karnına saplandı. Kabadayı yerle bir oldu.

Olay yerine toplanan insanlar arasında bir sessizlik çöktü. Berber, şaşkınlıkla dervişe baktı. "Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?" diye sordu.

Derviş, derin bir nefes alarak, "Ben ona kızmadım, hakkımı helal ettim. Ancak her şeyin bir sahibi vardır. Belki de onun hesabı bu şekilde görüldü." dedi.

Tepkiniz Nedir?

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow