Vermeyince Mabut Neylesin Sultan Mahmut
"Vermeyince Mabut Neylesin" atasözü, Osmanlı İmparatoru II. Mahmud dönemine ait bir anekdottan doğmuştur. Bu atasözü, kaderin gücünü, insanın çabalarının önemini ve Allah'ın takdirine boyun eğmeyi ifade eder. Aynı zamanda, bir kişinin elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen sonuçların yine de Allah'ın belirlediği şekilde ortaya çıkacağını vurgular.
Derler ki Sultan II. Mahmud’a, kısmeti bağlı bir adamın varlığından bahsetmişler. Adamın nasibi ne yaparsa yapsın bir türlü açılmıyor, girdiği işlerden kazandığı da uzun sürmüyormuş. Sultan, bu hikayenin doğruluğunu anlamak ve adamı kendisi denemek istemiş.
Sultan Mahmud, bir koca tepsi baklava yaptırır. Ancak baklavanın alt tabakasına özenle altınlar döşer. Tepsinin üstü ise özenle baklava ile kaplanır ki altınlar görülmesin. Sultan’ın adamlarından biri, bu tepsiyi kısmeti bağlı adama götürmekle görevlendirilir. Sultan, adamın tepsiyi alışından sonra ne yapacağını dikkatle izlemelerini emreder.
Adam, baklava dolu tepsiyi çok sevinir bir şekilde kabul eder ve yola düşer. Yolda bir tanıdığıyla karşılaşır. Sohbet ederken adam, “Bak, bana ne getirdiler. Birinin adağıymış,” diyerek tepsiyi gösterir. Tanıdığı, “Arkadaşım, senin baklavadan ziyade paraya ihtiyacın var. Al benden iki altın, bu tepsiyi bana ver,” der. Bu teklif, kısmeti bağlı adamın çok işine gelir. Hiç düşünmeden kabul eder ve tepsiyi tanıdığına satar.
Sultan Mahmud, olan biteni duyduğunda şaşkın bir halde, “Fesüphanallah!” der. Ancak denemekten vazgeçmez. Bu kez, adamın her gün geçtiği köprünün şerasına altınlar döşettirir. Altınları, adam köprüyü geçmeden hemen önce yerleştirir. Sonrasında adamı kenardan izler.
Kısmeti bağlı adam köprünün yanına gelir ve durur. Düşünceli bir halde kendi kendine mırmıldanır: “Hep bu taraftan geçiyorum. Bugün de diğer taraftan geçeyim, biraz değişiklik olsun.” Bu sözlerle köprünün diğer tarafından yürür ve altınları fark etmeden geçip gider.
Sultan Mahmud, bu olayı da duyduğunda bir kez daha hayret eder ve şu sözleri söyler: “Ya Hazreti Pir! Bu adama yardım etmek kolay olmayacak.”
Sultan Mahmud, bu kez adamı zorla getirtir ve onu beylik arazilerinden birine götürür. Adam korkudan tir tir titremektedir. Sultan, ona bir kasnak verilmesini emreder ve şu teklifte bulunur: “Bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa at. Kasnağın düştüğü yerden itibaren olan arazi senin olacak.”
Kısmeti bağlı adam kasnağı tüm gücüyle fırlatır. Kasnak havada büyük bir yay çizer ve sonra döner, adamın tam ayaklarının dibine düşer. Sultan Mahmud, bu manzarayı görünce haykırır: “Ya Malik el-Mülk! Bu adamın kısmetinin bağlı olduğunu artık kabul ediyorum.”
Son olarak Sultan, adamı hazinenin başına götürür. Ona bir kürek verilmesini emreder ve şu sözlerle emrini açıklar: “Bu küreği hazinenin içine daldır. Ne gelirse senindir.”
Kısmeti bağlı adam, korku ve heyecandan küreği ters tutar. Hazinenin içine ters daldırdığı kürekten sürekli altınlar yerine bir metelik çıkar.
Bu son olaydan sonra Sultan Mahmud, kısmetin ve nasibin ilahi bir mesele olduğunu tam anlamıyla kavrar. Der ki:
“Vermeyince Mabut, neylesin Sultan Mahmut!”
Tepkiniz Nedir?